24 Ocak 2011 Pazartesi

bitti (günlük blog)

Son finalim bittikten sonra yaklaşık 2 saat kendime "ee, şimdi ne yapıcaktım" diye sordum. Hiç hazırlıklı değilmişim finallerin bitmesine.

Analiz (Math301) finalinden çıktıktan sonra, ilk iş odayı topladım (3 aydır bıraktığım yerden ihtiyacım olmadıkça kaldırmıyordum hiç bir şeyi). Çok uzun süreceğini düşünüp hızlı yapmış olacağım ki, 35 dakikada bitti her şey. Odamı da düzenli bir şekilde görmeyi özlemişim hani. Eskiden annemin korkusuna odamı toplar, düzenlerim zannediyordum, meğer derli-toplu görüntüden hoşlanıyormuşum. Bunu daha sık tekrarlamalıyım.

Çok günlük gibi oldu, o yüzden başlığı değiştirdim. Neyse, devam.

Bu aralar en çok heyecanlandığım şey, Maroon 5 konseri. En son 2 yıl önce Deep Purple İstanbul'a geldiğinde çok heyecanlıydım. Deep Purple bilet çekilişine katılmıştım, bilet bana çıktı (bu da ilk çekiliş/loto/ikramiye kazanışım olarak tarihe geçti, caps aşağıda). "Tamam" dedim, "hem bileti bedavaya getirdin, hem de en sevdiğin grup geliyor, hazırlan oğlm". Fakat sonra konser tarihinde Amerika'da bulunacağım için gidemedim, bileti de sattım (çekilişte alınan şey parayla satılamaz, mutlaka kullanman gerekir diye bir kural olsa ya mesela). O yüzden bu konserde de bir aksilik çıkacakmış gibi geliyor bana (Yalnız Amerika'ya gidişime aksilik dedim, düşün artık ne kadar seviyorum Deep Purple'ı). Nasip, kısmet bu işler.

Şimdi farkettim de, lisede müzik seçerken "adam akıllı müzik yapsınlar, solo olsun 3-4 dakika, mümkünse hard rock'ın babalarını dinleyim" kafasını yaşarken, Sabancı'da "eğlensin yeter abi" kafasını yaşıyormuşum. Deep Purple ile Maroon 5'a insan aynı şekilde heyecanlanır mı lan. Biri diğerinin babası gibi.

2 yorum:

  1. O çekilişte nasıl becerdiysek tamamen tanıdıklara çıkardık ya bütün ödülleri :D

    YanıtlaSil
  2. ben hakkını verdim biletin üzülme sen

    YanıtlaSil