27 Şubat 2011 Pazar

1kelime1işlem

Bence Türkçe'deki en güzel kelimeler bütünü : "Bu da bi'şey". Dünyanın en mutlu cümlesi olabilir. Niye mi? Dur açıklıyorum.

Bu cümlenin söylenebileceği senaryolarını kademe kademe şöyle sıralayabiliriz :

- Daha kötüsü olamazdı herhalde, ama olsun bunu da tecrübe ettik artık bir daha yapmayız bu hatayı.
- Tam olmadı ama yine de seviyoruz biz seni, gel sarılalım.
- Oldu ama istediğimiz gibi olmadı, olsun biz yine akşamında içkili bir kutlama yaparız.

Hepsinde "sağlığından önemli mi, boşver" teması var. Benim felsefem budur abi bundan sonra. Zaten şunun surasında en fazla 80 yıl ömrüm kalmış, strese hiç gerek yok.

Not: Bu cümlenin ingilizcesini arıyorum iki saattir bulamadım, en yakın çeviri "Everything is something happened" olabilir. İngilizcesini iddia eden okuyucular varsa onlara sesleniyorum : Konuşalım bu konuyu.

21 Şubat 2011 Pazartesi

bazen

Ergenliğini yaşayan gençler gibi şarkı sözü yazmak istiyorum bazen bu sayfaya.

Bazen şiir yazmayı düşlüyorum. Kendimi şiir yazarken istiyorum. Özlüyorum o halimi.

Öyle işte.

8 Şubat 2011 Salı

nezih

Ben eskiden şiir yazardım. Uzun süredir denemiyorum bile. Şimdi ise kalemim en durağan zamanlarını yaşıyor. Çok durdu yerinde, hareket vakti gelmiş olmalı. Kadıköye gitmişken hazır, kendime şiir defteri aldım. Belki yazar, burada yayınlarım bir kaçını.

Galiba bir süre buraya "yaptığım" şeyleri, defterime de kafamın içindekileri yazacağım. Belki uslu bir çocuk olursanız, o defteri de okuyabilirsiniz.

Ayrıca, Fransızlar sempatik lan. Çok konuşan ve gülen insanlar olarak tanımlamazlar Fransızları halbuki. Benim tanıştıklarım tam tersi veya.

7 Şubat 2011 Pazartesi

5dakikaDaha

Boş ve tatilde olduğumdan mütevellit, okulumuzun yenilenen spor salonuna gittim dün. Çok fazla zamanım yoktu, o yüzden "2 km koşar, odaya dönerim" diye düşünüyordum. Her koşu bandının önünde birer ekran var, internete girebiliyorsun ve televizyon izleyebiliyorsun o ekranlarda. İlk yaptığım iş, twitter'a girip "su anda kosuyorum" (türkçe karakter yok malesef) yazmaktı. Gerçekten çok eğlendim bunu yaparken (sensin gerizekalı). Hikayeye devam edeyim. Sonra televizyonu açtım, Türkiye Basketbol Ligi all-star haftasonu etkinlikleri vardı. Smaç yarışmasının olduğu ana denk gelmişim. İzliyorum, bir yandan da koşuyorum tabi. "Şu smacı da izleyim" diye diye sağ bacağımın üst kısmı ağrıyana kadar izledim. Sonra mesafeyi açtım, ve şunu gördüm : 5.02 km.

Sağ bacağımın üst kısmıyla, sol baldırımı hissetmiyorum. Herkese iyi sabahlar.

5 Şubat 2011 Cumartesi

hasret

Denizli'deydim 8 gündür. Denizli'deyken internetten çok uzakta yaşıyorum. Bunun iki sebebi var, birincisi internetim kotalı, dolayısıyla zevksiz. Ne vidyo izleyebiliyorum, ne msn/skype kullanabiliyorum. İkinci sebep ise, internete girecek vaktim olmuyor. Denizli'de yaptığım rutinlerin üzerine bir de akraba ziyareti/Isparta/köy gezileri eklenince kafamı kaşıyacak vaktim kalmıyor.

Yine bir Denizli turu daha bittiğine göre, oturup neler yapmışım onlardan konuşalım :

Cuma : Denizli'ye varış. Köyde akşam yemeği, babannemlerle hasret gidermek.
Cumartesi : Kuzenlerle Lalezar nargile- Jazz-Rock lokali bira.
Pazar : Akrabalarla akşam yemeği. Gecesinde başka bir akrabanın sahne aldığı TAÇEV'de canlı müzik.
Pazartesi - Salı : Isparta.
Çarşamba : Hamam. Akşamında köyde viski-bira. Sohbet.
Perşembe : Amcamın evinde akşam yemeği.
Cuma : Alışveriş. Dönüş.

Dedem ile babannemden bir anı ile bitireyim :

(Köyde BJK - Gaziantep Belediye maçı izlenmektedir)
D: Kim kim oynuyo şimdi?
M: Beşiktaş'la, Antep oynuyo dede.
D: Beyazlar Beşiktaş mı?
M: Evet.
D: Nerde oynanıyo maç?
M: İstanbul'da.
D: O kadar insanın ne işi var o soğukta.
B: Seyirden adam üşür mü herif (Seyirtmek - Koşmak)
D: (Güler) Ben oyuncuları mı diyom, izleyenleri diyom.

24 Ocak 2011 Pazartesi

bitti (günlük blog)

Son finalim bittikten sonra yaklaşık 2 saat kendime "ee, şimdi ne yapıcaktım" diye sordum. Hiç hazırlıklı değilmişim finallerin bitmesine.

Analiz (Math301) finalinden çıktıktan sonra, ilk iş odayı topladım (3 aydır bıraktığım yerden ihtiyacım olmadıkça kaldırmıyordum hiç bir şeyi). Çok uzun süreceğini düşünüp hızlı yapmış olacağım ki, 35 dakikada bitti her şey. Odamı da düzenli bir şekilde görmeyi özlemişim hani. Eskiden annemin korkusuna odamı toplar, düzenlerim zannediyordum, meğer derli-toplu görüntüden hoşlanıyormuşum. Bunu daha sık tekrarlamalıyım.

Çok günlük gibi oldu, o yüzden başlığı değiştirdim. Neyse, devam.

Bu aralar en çok heyecanlandığım şey, Maroon 5 konseri. En son 2 yıl önce Deep Purple İstanbul'a geldiğinde çok heyecanlıydım. Deep Purple bilet çekilişine katılmıştım, bilet bana çıktı (bu da ilk çekiliş/loto/ikramiye kazanışım olarak tarihe geçti, caps aşağıda). "Tamam" dedim, "hem bileti bedavaya getirdin, hem de en sevdiğin grup geliyor, hazırlan oğlm". Fakat sonra konser tarihinde Amerika'da bulunacağım için gidemedim, bileti de sattım (çekilişte alınan şey parayla satılamaz, mutlaka kullanman gerekir diye bir kural olsa ya mesela). O yüzden bu konserde de bir aksilik çıkacakmış gibi geliyor bana (Yalnız Amerika'ya gidişime aksilik dedim, düşün artık ne kadar seviyorum Deep Purple'ı). Nasip, kısmet bu işler.

Şimdi farkettim de, lisede müzik seçerken "adam akıllı müzik yapsınlar, solo olsun 3-4 dakika, mümkünse hard rock'ın babalarını dinleyim" kafasını yaşarken, Sabancı'da "eğlensin yeter abi" kafasını yaşıyormuşum. Deep Purple ile Maroon 5'a insan aynı şekilde heyecanlanır mı lan. Biri diğerinin babası gibi.

18 Ocak 2011 Salı

muhabbet

A : Bazen beni sevmediğini düşünüyorum.
M : Evet, bazen seni sevmiyorum.
A : Yok yanlış anladın, ben bazen düşünüyorum.

4 Ocak 2011 Salı

girdi

Arabalara olan ilgisizliğim kendimi bildim bileli aynı. Hiç değişmiyor. 18'i doldurup ertesi gün ehliyet sınavına başvuranların olduğu bir dünyada yaşıyorum. Ben ehliyet almayı 20 yaşımda hatırladım. Şoförün yanındaki koltukta daha rahat hissediyorum kendimi, o kesin.

18 aralık günü benim için çok ilginç bir tarihti. 17 aralık gecesi Nane L. ile İndigo'da konsere çıkıp, okula saat 4'te döndüm. Konser yorgunluğunu bilenler vardır aranızda. O yorgunluğu sadece bir duş ile üzerimden atmaya çalışıp, sabah 10'a kadar ehliyet sınavına çalışıp, hiç uyumadan sınava girdim. Aldığım sonuçta da "GİRDİ" yazıyor, ahanda aşağıda.