10 Temmuz 2010 Cumartesi

düğün

Revzen'e dünya kupası üçüncülük-dördüncülük maçını izlemeye gittik birkaç arkadaşla. Sünnet düğünü varmış tam o saatlerde mekanda (ki mekanı bilmeyenler için konuşuyorum, hiç de sünnet düğünü mekanı değil, bildiğin nargileci orası. Tesis ve imkanların çok kısıtlı olduğu bir ülkede yaşıyoruz, evet). Geceye dair bir tespit : Düğün müziği sustuğunda maç daha 54. dakikadaydı. Biz buna şaşırdık, zira 80. dakika veya uzatmalarda zannediyorduk biz Emir'le birlikte. Tespiti de şöyle açıklayayım : Benim çocukluktan kalma bir huyum var, korkulu rüyam olan düğünlere karşı "kaçınılmazsa zamanın geçmesine bakacaksın" tavrı. Arkada düğün müziği eşlik ederken, ben "Öff, bitse de gitsek" diye kendimi ileri bir zamana atmışım meğer. Zaman makinası falan değil, geleneksel bir Türk düğünü (geleneksel sınırı halay ve zurnadır, bunlar yoksa geleneksel değildir) yetiyormuş olaya. Düğün müziği bittiğinde ise normal zamana dönmüş, ve "54. dakikada mıyız? Halbuki demin uzatmalardaydık, neler oluyor!!" diye şaşırmışım.

İkinci bir konu da şu ki, vuvuzelanın ve Ömer Üründül'ün sesini özledim (literally) (Bence literally'nin Türkçesi yeminle'dir, o konuyu da sonra konuşuruz bi ara. ). Maç esnasında Ömer Üründül'ün sesini duyamayınca gülemedim hiç. Farklı bir dünya kupasıymış gibi, sanki orası Afrika değilmiş gibi, Vaka Vaka yalanmış gibi hislere kapıldım. Ömer Üründül bir komedi unsuru, yorumcu kimliğiyle bir maç esnasında "Çok kral maç oluyo haa", yarı-final maçında da "Maç kritik" dedi. Bu cümleler maça zevk katıyor bence. Yorumcu olarak futbol terimleriyle boğmayan, hatta yanında elinde birayla maç izleyen bir adammışçasına "Oovv, iyi vurdu" gibi yorum yapan bir yorumcu da her maç esnasında bulunmuyor. Futboldan zerre zevk almayan bir insan olarak, nasıl oldu da dünya kupası maçlarını izleyebildim diye sormam artık kendime. Çünkü futbol gerçekten sadece futbol değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder