22 Temmuz 2010 Perşembe

üzüm

Uzun süredir uğraştığım java ödevimi hoca ile tartışmak için ofisine gitmek konulu bir mail attım. Dedim ki, "Hocam, yarın için bir "office hour" yazmışsınız, ama oda numarası yazmıyor, nerede oluyorsunuz o saatte". Cevap, "Vallaha bilmiyorum numarasını da, mühendislik binası part-time hoca ofisindeyim. Sekreterliğe yakın, sorsan oradakilere gösterirler." Bu tarif üzerine, okulu avucunun içi gibi bildiğimi iddia eden ben, durumumu bir kez daha gözden geçirmeye, fens'in derinliklerinde biraz daha gezinmeye niyetlenmiştim. Elimle koymuş gibi buldum odayı, tüm niyetlerim boşa gitti. Kampüste 10 kaplan gücündeyim.

"Üzümden filan" yapılan şey dedin de, canım rakı çekti. Hele şu mezelik şarkının üzerine : Sabahat Akkiraz - Gemi

Orhanlı kebab'ın yanındaki tekelin sahibi dedenin, Danimarka'nın Nobrain kentinden geldiğini düşünüyorum. Adamı görünce kafamın içinde bir ıslıktır çalmaya başladı. Zaten bize sattığı Binboğa Ice'tan (nam-ı diğer, strepsils) da hayır gelmedi, kustum.

Aranızda sarhoş olduğum zaman yaptığım rutinlerden haberi olmayan vardır belki diye yazıyorum. Başlık da üzüm olunca tabi, ister istemez aklıma böyle şeyler geliyor. Öncelikle kayboluyorum ben sarhoşken. Ya evin üçüncü katındaki tuvalette, ya da shuttle'a binmiş buluyorlar beni. İkincisi de acayip mesajlar atıyorum. Çok sarhoş olduğum gece Armağan'la mesajlaşmamı anlatıyorum :

A: Nerdesin?
M: 3. kattayiyi9
A: Napıyosun olm orda? Beşinci kata gel
M: zinn.ep otop og wktopng.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder