6 Eylül 2009 Pazar

Mini öykü - Hastalık

Mini Öykü - Hastalık
Gözlerini açtı. Karşılaştığı duvarlar dönüyordu. Yine mi rüya görüyordu? Düşme efektiyle uyanmayı bekledi biraz, sonra sıkıldı. Hafif kambur yatmaya alışık vücudu, sırt üstü bulunca kendini şaşırmış gibi kendini sola savurdu. Kamburunu çıkarıp sol kolunu yastığının altına aldı. Sabahın uyandırıcı etkisini püskürtmeyi çok severdi. Şimdi hafif kol uyuşukluğunu da hisseder hissetmez uykuya dalacağını zannediyordu. Tam o anda kapı çaldı. Girmesini söyleyip uykusuna devam etmek istiyordu, fakat gelenin uykusunu böleceğinden emindi. Uykumu ancak ben bölebilirim diyerek, ani bir hareketle belini doğrulttu, yüksek ranzalı yataktan bir hamlede atlayıp kapıya yöneldi. Kapıyı açmadan önce biraz bekledi, sonra düşündüğü şeyin saçma olduğunu kendi içinde telkin edip, kapıyı açtı.

Karşısında hemcinslerine kıyasla uzun boylu bir kız duruyordu. Tahmini üzerine mi geldi diye düşündü yine, saçmaydı halbuki, biraz evvel de düşünmüş ve saçma bulmuştu. Tekrar saçma bulup konuşacak vakit bulamadan kız içeri atladı. "Peki ya sana çok güzel haberlerim varsa?" diye sordu kız, "Ne oldu, uyuyor muydun yoksa bu saatte, dersin yok mu bugün". Gözleri ile karşısındaki erkeğin sesini beklemeden gözlerinden bir cevap aradı. Gözleri ile anlaşmayı, gözleri ile insanları anlamayı, birazdan konuşulacak konuyu önceden tahmin etmeyi, ya da en ufak bir yalanı bile yakalamayı kendisine çocukluktan beri uğraş edinmişti. İyiydi de üstelik bu konuda. Fakat her seferinde bu çocuğun donuk gözlerinden cevap alamayınca şaşırırdı. Severdi de üstelik bunu, artık tahmin edip haklı çıkmaktan sıkılmıştı, biraz beklenmedik olay arıyor, bunların hayatını renklendireceğini düşünüyordu. Bundan dolayı gelmişti bu sabah onun odasına. Güzel bir haberi vardı ve bunu tepkisinin ne olacağı hiç belli olmayan birisiyle paylaşıp eğlenmeyi düşünmüştü. "Hastayım galiba" dedi oğlan. Derin bir nefes aldı. "Ama merak ettim ne söyleyeceğini, bir saniye yüzüme su çarpıp geliyorum". Cümlenin sonunu beklemeden banyoya yol almıştı bile.

Banyonun koyu rengini bir klik darbesiyle aydınlatıp içeriye girdi. Zerre kadar ilgilenmiyordu kızın söyleyeceği şey ile, biraz yalnız kalmak, rahatlamak, portakal suyu içmek istiyordu. Yine de merak etmişti. Çok çılgın olduğunu söylerdi bir arkadaşı, bu kız için. Tanımıyor ki, diye düşündü, çok sade, çok yalnız bir kız. Biraz güzel ve çekici olan her kız için çok çılgın dedikoduları dolaşırdı zaten erkekler koridorunda. Belki bugün çılgın bir haberle gelmiştir karşıma dedi sessizce. İçinde saniyenin binde biri kadar saniyede bir patlama oldu sanki, bunları düşünürken. Ağzına dolan birkaç avuç dolusu yemeği kustu lavaboya. Sonra başı döndü tekrar, ayakları çözüldü, dizlerini yere öyle bir hızla vurdu ki, kendine gelmesini sağladı dizlerindeki acı. Arkasındaki kapı açıldı, küçük, kesik bir çığlık duydu. Tam bu noktadan sonrasını ise hafızasında yer ettiremedi. Yarım kaldığı uykusuna gider gibi sessiz bir hamleyle yere uzandı. Gözlerini kapadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder