18 Haziran 2010 Cuma

sansür

Oda anahtarımı teslim ettiğim andan beridir taşıdığım yüklerin hesabını tutsaydım, galiba halter milli takımına seçmelere katılmadan girebilirdim (sağ omzum konuştu biraz önce).

NTV Spor'da günün özetini izlerken sıra NBA finaline geldi, heyecanla koltuğun arkasına yaslandım, dirseğimi yastığa dayadım. Kadın bir "al dedi, git dedi" metronomunda, hatta abartayım "Ceza - Holocaust" hızında sundu maçı. Sundu dediğim de özetini okudu, arkada bir 4. periyottan, bir ilk dakikadan görüntülerle çorba gibi bir özet izledik. Sonraki haber, final maçına gelen ünlüler ile ilgiliydi, Red Hot Chili Peppers'in solisti ve Flea, Christina Aguilera, Leonardo Di Caprio, Lakers Kızları ile ilgili maç özetinin 2 katı uzunluğunda bir haber yaptıktan sonra yayını bitirdiler. NTV Magazine'le karıştırdılar bence yayını, özeti bir de NTV Magazine'de izleyeyim ben en iyisi.

Akbük'teki 24. saatimi doldurmadan, ikinci araba yolda durup bana yol sordu. İlkinde sağlık ocağını sordular, ikincisi "Where is Akbük Market" dedi, ama öyle bir market dedi ki (markıt falan değil, baya r'ye vurgu yaparak market dedi, zaten esmer kavruk bi' adamdı soran) adamın yabancı olduğunu değil, beni yabancı olarak hayal edip öyle davrandığını düşünüyorum. Dedemin "Yakında her yeri İngiliz, Fransız'lara satacaklar" dediği yakın gelmiş bu arada.

Dünya kupasında İsviçre yenince biz de yenmiş sayıldık. Ayrıca sahada Türk hakemin olduğu maça bile razıyım (dördüncü hakem bile olabilir), o derece Türk arıyor gözüm maçlar sırasında. Irkçı değilim, sadece uluslararası şampiyonalara Türklerin renk kattığını düşünüyorum. 2-0'dan son 15 dakkada maç dönmeyecekse veya 119'da yenilen golün karşılığı 121'de olmayacaksa, öpmüşüm öyle turnuvayı.

Tatildeyim. İnternette daha az vakit geçireceğim şu 10 günlük süre içinde, keza hiç bir yere giremiyorum (Binali Yıldırım feat. kota sansürü). Merak ederseniz, bi' alo deyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder